˙·٠•●BiLGiLeRiN Mekanı Forumlarına Hoşgeldiniz ●•٠·˙
Hoşgeldiniz Üye Olmak için Lütfen Kayıt Ol Butonuna Tıklayarak sizde aramıza Katılın
˙·٠•●BiLGiLeRiN Mekanı Forumlarına Hoşgeldiniz ●•٠·˙
Hoşgeldiniz Üye Olmak için Lütfen Kayıt Ol Butonuna Tıklayarak sizde aramıza Katılın
˙·٠•●BiLGiLeRiN Mekanı Forumlarına Hoşgeldiniz ●•٠·˙
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

˙·٠•●BiLGiLeRiN Mekanı Forumlarına Hoşgeldiniz ●•٠·˙

Arkadaşlığın ve Dostluğun Tek Adresi => Doğru Yerdesiniz
 
AnasayfaAnasayfa  Satış ForumunaSatış Forumuna  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Tasavvufun Kaynağı ve Hakikati

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
_*_USL@NM@Z_*_
AYIN Üyesi
AYIN Üyesi
_*_USL@NM@Z_*_


Erkek
Mesaj Sayısı : 436
Yaş : 28
Nerden : İzmir-Bornova
Kayıt tarihi : 24/02/09

Tasavvufun Kaynağı ve Hakikati Empty
MesajKonu: Tasavvufun Kaynağı ve Hakikati   Tasavvufun Kaynağı ve Hakikati EmptyC.tesi Şub. 28, 2009 11:48 am

Tasavvufun insan için önemini ve İslam Dini'nin bir rüknü olduğunu şöyle ifade etmek mümkündür: Ashab-ı Kiram, Tabiîn ve Tebe-i Tabiîn İslam aleminin en hayırlı insanları olarak kabul edilmiş, bunun böyle olduğunu, bizzat Peygamber Efendimiz (S.A.V) açık olarak bildirmiştir:
"İnsanların hayırlısı benim devrimdekilerdir. Sonra bunların arkasından gelenler ve onların arkasından gelenlerdir. Ondan sonra yalan yayılacak, onların sözlerine ve fiillerine itimat etmeyin." (Buhari; Şehadet: 9, Müslim; Fezailü’s-Sahabe: 210)
Bu konu da Abdülaziz Debbağ Hazretleri de şöyle buyurmuştur: "Bu insanlar (Ashab-ı Kiram ve Tabiîn) hep Hakk'a bağlı, daima Hak'tan bahseden, uyandıkları zaman zikirle uyanan ve hareketleri ile Hakk'la beraber olan insanlardı. Müstesnası pek nadirdir."
Ashab-ı Kiram ve Tabiîn esasen özlerinde saf oldukları için onlarda hayır da çoktu. Vücutlarında ve alınlarında, Hakk'ın nuru parlardı. Onlarda ilim zahir olmuş, görünür hale gelmişti. İçtihad derecesine ulaşmışlardı. Bu insanlardan sonra zulmet, Ümmet-i Muhammed'i boğmaya başladı. Niyetler bozuldu ve arzulara fesat karıştı. İşte, bu selefin adet ve yaşayışlarından uzaklaşılmaya başlandığı için tasavvuf ve tarikat insanlar için zorunlu hale gelmiştir.
"İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar; onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı, onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir." (Hadid; 16)
Şer'i sorumluluk iki kısımdır:


  1. Zâhiri amel, kişinin cismi ve âzâlarının yerine getirmesi gerekli emirler ve nehiylerdir. Bunlar, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, zina yapmamak, hırsızlık yapmamak, içki içmemek gibi sorumluluklardır.
  2. Bâtınî amel denilen; kalbe yönelik olan emir ve nehiyler, birinci kısma binaen daha önemlidir. Çünkü insanın maneviyatı, zâhirî amellerine temel oluşturur. İmansız olarak yapılan ibadetin yerini bulması beklenebilir mi? Bunun için manevi amel, zâhirî amelden daha önemlidir. Nitekim Allah-u Zülcelal, âyet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
"Tasavvufun Kaynağı ve Hakikati Nokta.Kim Allah'ın rahmetine müstahak olmak için Rabb'iyle karşılaşmayı temenni ediyorsa salih amel yapsın, Allah'a ibadette şirk koşmasın." (Kehf; 110)
Allah-u Zülcelal bu ayet-i kerimede kalbi halis tutmayı emretmektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’de Ashab-ı Kiram'a kalbin ıslahını emretmiş ve kalplerini o cihete "teveccüh" ettirmiş, yönlendirmiştir. Bunun için kalbin gizli olan hastalıklardan temizlenmesinin gerekliliğini bildirerek şöyle buyurmuştur:
"Uyanık olun, insanın cesedinde bir et parçası vardır. Eğer o et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o fesada uğrarsa bütün vücutta fesada (bozulmaya) uğrar. Dikkat edin o da kalptir." (Buhari; İman: 39, Müslim; Sehv: 107, Müsakat: 20)
Allah-u Zülcelal'in nazargâhı, yani insanları değerlendirmeye tabi tutarken baktığı yer insanların kalbidir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak Allah sizin cesetlerinize, suretlerinize bakmaz. Tam tersine, kalplerinize bakar." ( Müslim; Bir ve Sıla: 4651)
Bu hadis-i şerifte kalbin ıslahı için teşvik, kalbin temizliği için emir vardır. Öyle ise bizlere düşen görev, kalbimizdeki kötü sıfatları izale edip, yerine güzel ahlak ve Allah-u Zülcelal'in hoşuna gidecek sıfatları yerleştirmektir. Çünkü insanın Allah'a karşı salih olabilmesi için kalbinin ıslah olması şarttır.
Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede:
"0 gün ne mal, ne de oğullar fayda vermez; Ancak Allah'a selim bir kalble gelen (fayda görür.)" ( Şûara; 88-89 )
Bunun için insan kalbini kötü sıfatlardan, manevi hastalıklardan temizlemelidir. Bu kalb temizliği de ancak tasavvufu yaşamakla mümkündür.
Tasavvufun ilk şartı, kalbi Allah'ın zatından başka her şeyden temizlemektir. Bunun anahtarı ise kalbi, Allah'ın zikrinde istiğrak (zikir nurunun kalbi kaplaması) haline vardırmaktır.
Evet, şânı anlatıldığı gibi olan bu tasavvuf yolunda, nasıl şüphe izi aranır. Bütün mü’min kardeşlerimizi akılları ile şuurlu olarak düşünmeye davet ediyoruz. İslamın temel rükunlarından biri olan "ihsan makamını" yakalamak, ancak onun alameti olan tasavvufla mümkündür.
Tasavvuf, emir ve nehiy tahtında sabretmektir.
Tasavvuf, isterse kovsun sevgilinin kapısına baş koymaktır!!!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tasavvufun Kaynağı ve Hakikati
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tasavvufun Doğuşu
» Tasavvufun Tanımı
» Tasavvufun Temel Mefhumu : İhsan

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
˙·٠•●BiLGiLeRiN Mekanı Forumlarına Hoşgeldiniz ●•٠·˙  :: ..:::Bilgili İsLaM DiNi:::.. ::  ISLAM :: Tasavvuf-
Buraya geçin: